Queer Yayıncılığın Güldüren Yüzü: Umami Kitap

2021 yılında yayın hayatına Yakut Orman ile başlayan, Mart ayında ise Cennet Çürüdü ile külliyatlarını sağlam adımlarla oluşturmaya devam eden Umami Kitap, Türkiye’de eksikliğini hissettiğimiz feminist ve kuir edebiyatın yerini doldurmaya devam ediyor. Kurucuları Seçil Epik, Bike Su Öner ve Büşra Mutlu ile geçtiğimiz aylarda, “Aşk İçinde” mottosuyla yeni dönemine başladığımız atölyemiz kapsamında bol sohbetli bir buluşma gerçekleştirdik. Ardından konuştuğumuz bazı meseleleri yazıya da dökmek istedik ve kendileriyle bir söyleşi gerçekleştirdik. 

Genel bir soruyla başlamak istiyorum. Queer edebiyat konusundaki eksikliği ne zaman fark ettiniz de Umami Kitap’ı kurmaya karar verdiniz?

Aslında çeviri queer edebiyat alanındaki yetersizlik, neredeyse 10 senedir zaman zaman üzerine düşündüğümüz, konuştuğumuz bir şeydi. Yurt dışında yayımlanmış, çoğu alanında öncü olmuş ya da klasik sayılabilecek eserlerin eksikliği karşısında, hayali de olsa “Bu kitapları keşke biz yayımlasak” gibi bir konuşma her zaman vardı. Buna cesaret edebilmemiz, uygun koşulları sağlayabilmemiz elbette zaman aldı. Neticede Umami Kitap, üç kurucusunun ve bir sürü tanıdık tanımadık ama şimdi hepsi için dostumuz diyebileceğimiz bir kalabalığın desteğiyle, 2021 yılında yayın hayatına başlayabildi.

Umami’nin misyonları arasında Queer edebiyat çevirileri yapmak dışında, Türkçe yazılmış ve keşfedilmemiş Queer edebiyat kitaplarını külliyata katmak da var mıdır?

Çeviri edebiyat ile telif edebiyat arasındaki en önemli farklardan biri yayına hazırlama sürecinde ortaya çıkıyor. Çeviri eser yayıncının eline editöryal bir süreçten geçmiş olarak gelirken, Türkçe yazarlarla çalışmaya karar verdiğimizde editörlüğünü de yayıncısı olarak sizin yapmanız ya da alanında uzman bir editörle çalışarak dosyayı yayına hazırlamanız gerekiyor. Biz çok küçük ve başka tam zamanlı işleri olan bir ekibiz. Vaktimiz de maddi kaynaklarımız da çok çok kısıtlı. Bu bizim en baştan yola çeviri eserlerle çıkmamızın en önemli sebebiydi. Diğer yandan son zamanlarda Türkçede bir queer edebiyat var mı, keşfedilmemiş yazarlar varsa dosyalarını yayınlatmak konusunda ne gibi zorluklar yaşıyorlar, Umami olarak biz bu alanda neler yapabiliriz gibi soruları kendimize daha çok sormaya başladık. Ve sanırız tıpkı çeviri edebiyat konusunda olduğu gibi Türkçe Queer edebiyat alanındaki bu eksikliğe de bir noktada kayıtsız kalmamız mümkün olmayacak.

Şu an için butik bir yayınevisiniz diyebiliriz diye düşünüyorum. Yakın zamanda yayınevinin kadrosunu ve işleyişini genişletmek gibi bir planınız var mı?

Maalesef çok açık bir şekilde, böyle bir hayalimiz olsa da yakın gelecekte kadro genişletmek bizim açımızdan mümkün görünmüyor. Ekip olarak gönüllü bir işe giriştik; birçok bağımsız, butik yayınevi gibi hâlâ başka işlerden kazandığımız parayı yayınevine aktaran bir yapımız var. Emeğini hakkıyla karşılayamadığımız sürece, kimseyi bu zorlu yolculuğa dahil etmek benimsediğimiz queer ve feminist yayıncılığa uygun düşmez. Diğer yandan, bir aşamada bunun olabilmesini hayal ediyor ve bu konuda elimizden geldiğince bazı yollar bulmaya çabalıyoruz.

Yayıncılığın zor yanlarıyla birlikte düşünüldüğünde, Queer edebiyatı kazandırmaya çalışan özgün bir yayınevi olarak karşılaştığınız herhangi bir zorluk oldu mu?

Henüz herhangi bir küçük ölçekli, niş yayıncılık yapan başka yayınevlerinden farklı bir zorluk yaşamadık. Yayıncılığın içinde bulunduğu ekonomik krizden biz de herkes kadar etkilendik. Queer edebiyat ağırlıklı bir yayınevi olmamız konusundaysa, aksine hem feminist hem de LGBTİ+ hareketinden ve yayıncı arkadaşlarımızdan büyük bir destek gördük. 

Yakut Orman, Queer edebiyat külliyatının önde gelen ve çok sevilen eserlerinden biri. Sizin de yayıneviniz için çevirdiğiniz ilk kitap. Sizin için de kitabın yerinin ayrı olduğunu tahmin edebiliyorum. Yine de kitapta eleştirebileceğiniz herhangi bir unsur var mı?

Yakut Orman yayınlandığı dönemde önemli bir iş başarmış, ilk defa açık kimlikli bir lezbiyenin büyüme hikâyesini, konuyu hiç evirip çevirmeden direkt anlatmış bir kitap. Diğer yandan, kitapta bugün bizim yaptığımız feminist ve queer politikaya uymayan şeyler de elbette var. Ama bu eksiklikleri heteroseksüel, erkek yazarların anlatılarında da bulmak mümkün. Bizim Yakut Orman’ı yayınlamaktaki motivasyonumuz da buydu. Bu kitap edebi olarak ya da etik olarak bizim beklentilerimizi tam olarak karşılamasa da açtığı tartışmaları önemli buluyoruz. Bu kitapta, editörleri olarak bizim de eleştirdiğimiz butchfobi, antisemitizm, kilosundan dolayı utandırma gibi bazı bölümlerin olması, bir yerlerde birilerinin farklılıkları anlamak adına bu kitaptan bir şeyler öğrenmiş olduğunu, Molly Bolt karakteri üzerinden başka bir dünyayla tanıştıkları gerçeğini değiştirmiyor. Molly Bolt mükemmel biri değil. Okurken ister istemez bir özdeşim kuruyor olsak da kötü yanlarını da görüp işaret etmek, neden problemli olduğunu konuşmak, geçtiğimiz 50 yılda queer ve feminist harekette ne gibi yollar aldığımızı görmek de önemli diye düşünüyoruz.

Genç Kıraathane olarak geçtiğimiz eylül ayında Yakut Orman’ı okuduk ve ardından sizinle üstüne çok güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Kitaba dair bir yandan problematik bulduğumuz ve fobik olan yerlerden bahsederken, bir yandan hangi kısımların kalbimize dokunduğunu konuştuk. Kitabın bizde bıraktığı bu komplike hislerden hareket ederek size şunu sormak istiyorum: Neden Yakut Orman?

Bu sorunun cevabını biraz yukarıda da vermiş olduk ama daha da açmak gerekirse, Yakut Orman çünkü hakları boştaydı, yıllardır çevrilmemişti, buna rağmen Türkiye’deki birçok okurun bir şekilde bildiği klasikleşmiş bir kitaptı ve bu romanı hakkıyla çevirmeye hazır bir çevirmenimiz vardı. Eğer bu koşulları sağlasaydı Stone Butch Blues (Leslie Feinberg) ya da Sister Outsider (Audre Lorde) gibi çok önemli iki kitapla da başlayabilirdik yayın hayatımıza. Yakut Orman “Neden Türkçede yok?” dediğimiz kitaplardan sadece biriydi ve şu an iyisiyle kötüsüyle bu kitap hakkında konuşabilmemizi sağlamak asıl amaçtı. Yazarı Rita Mae Brown’ın da dediği gibi “İşin bu kısmı bitti.”  

Yayınlamak istediğiniz kitapları nasıl belirliyorsunuz? Sizin için keşif ve araştırma süreci nasıl ilerliyor?

Çok güzel bir soru bu, teşekkür ederiz öncelikle. Bir tarafta zaten yayınlamak istediğimiz, klasikleşmiş diyebileceğimiz kitaplar var, onlar cepte. Yeni kitaplar keşfetme konusundaysa ekibimizden Bike’nin Amerika’da yaşaması, oradaki kitap kulüplerini takip etmesi, dünyadan okurlar tarafından çok sevilen, çok konuşulan kitaplarla önden tanışması keşif yollarımızdan biri. The Bookseller, The New Yorker vb. birçok yayını ve edebiyat ödüllerini takip ediyoruz. Bunun dışında beraber çalıştığımız ajanslardan, “Bu kitap ilginizi çekebilir,” diye öneriler geliyor ve onları değerlendiriyoruz. Yayın programımızdaki Torrey Peters’ın Detransition, Baby romanı radarımıza Anatolia Lit’in önerisiyle girdi; İngiliz-Ganalı yazar Caleb Azumah Nelson’ın Open Water kitabını bize gelen kataloglardan birinde bulduk ve okumaya karar verdik. Bazen de danışma kurulumuz dediğimiz ama hiçbir resmiyeti olmayan “okuduklarına güvendiğimiz” arkadaşlarımızın önerilerini değerlendiriyoruz. Jenny Hval’ın Cennet Çürüdü romanı böyle örneğin. Küratör arkadaşımız Ulya Soley’in seneler önce Büşra’ya doğum günü hediyesi olarak verdiği bir kitaptı Paradise Rot ve bu kitapla tanışmamızı, ardından da yayınevini kurmamızla beraber yayınlama şansı bulmamızı sağladı. 

Çevirilerde gözettiğiniz, olmazsa olmaz dediğin kriterler nelerdir?

Çeviri konusu en başta çevirmen seçimiyle başlıyor bizim için. Hem kitabı benimseyecek hem de queer ve feminist literatüre hakim çevirmenlerle çalışmayı önemsiyoruz. Bu hem bizim kadın ve queer çevirmenlere alan açma amacımızla örtüşüyor, hem de bizim editörler olarak dosya üzerine çevirmenlerle beraber çalışmamızı kolaylaştırıyor. Sanırız bizim için çeviride olmazsa olmaz her kitap için doğru çevirmeni bulmak oluyor. Genelde gerisi, hep beraber konuşup tartışarak karar almamızı kolaylaştıran bir sürece dönüşüyor. İlk iki kitabımızın çevirmenleri Dılşa Ritsa Eşli (Yakut Orman) ve Dilek Başak (Cennet Çürüdü) bize doğru çevirmenlerle çalışmanın önemini gösterdi ve editöryal süreçleri kolaylaştırdı. 

Umami özellikle kitap kapaklarına yapmış olduğu göz alıcı tasarımlarla dikkat çekiyor. Tasarım sürecinde sizin baktıkça doyamadığınız ve en çok içinize sinen tasarımlarınız hangi kitaplardadır?

Şimdilik iki kitabımız olduğu için ikisini birbirinden ayırmak bizim için de çok zor. Yakut Orman’ın kapak tasarımı Şafak Şule Kemancı’ya ait. Şafak zaten uzun süredir takip ettiğimiz, işlerine hayranlık duyduğumuz bir sanatçı. Ayrıca Yakut Orman, Şafak’ın bundan belki 20 sene önce İngilizce okuduğu ilk kitap olmasıyla onun için de özel bir yerdeydi. Böylece kapak, Şafak tarafından özgün bir sanat eseri olarak tasarlandı ve bizim de çok içimize sindi. Cennet Çürüdü’nün kapağını ise yine tasarımlarını çok sevdiğimiz, Umami’nin logosunu da tasarlayan arkadaşımız Volkan Şenozan yaptı. Mikro kamerayla çektiği fotoğrafları başka görsellerle kolajlayarak elde etti Volkan bu tasarımı. Onun üretim sürecini takip etmek ayrıca heyecan vericiydi. Sonuç olarak hem yayıncıları olarak bizim hem de okurların, kitabın yazarlarının ve kitapları temsil eden yurt içi-yurt dışı ajanslarının içine sinen kapaklar ortaya çıkmış oldu. Bundan sonraki kitaplarımızın kapaklarında da benzer bir şekilde sanatçılarla çalışıp onların yaptığı özgün tasarımları okurlarla buluşturmak için sabırsızlanıyoruz.

Yayına almaktan gurur duyacağınız ilham alınası yazarlar kimlerdir?

Bunun cevabını hem yayın programımızda olan hem de bizim tarafımızdan olmasa da başka yayıncılar tarafından Türkçeye kazandırılmış yazarlar üzerinden cevaplamamız gerekirse, Detransition, Baby’nin yazarı Torrey Peters’ı temsil ettiğimiz için çok mutluyuz, müthiş eğlenceli biri. Yine Cennet Çürüdü’nün yazarı Jenny Hval da samimiyetiyle ve ilgisiyle gönlümüzde taht kurmuş bir yazar.  Onun dışında Ocean Vuong (Harfa Yayınları), Carmen Maria Machado (Nebula Kitap), Akwaeke Emezi (İthaki Yayınları) bize ilham veren, günümüzde birçok açıdan edebiyatı etkisi altına almış, onlarla aynı dönemde yaşadığımız ve yazdıklarını okuyabildiğimiz için mutluluk duyduğumuz çok cesur yazarlar.

Queer feminist yayınevi olarak ideolojinizin mimarı yazar veya aktivist isimler kimlerdir?

Bu soruya kısa bir cevap vermek çok zor. Çünkü feminizm ve queer’e dair fikirlerimizi oluşturan yazarlar/aktivistler zaman içinde çeşitleniyor, değişiyor. Örneğin, bir dönem bizi etkilemiş yazarlar, gün geliyor bizim çok önemsediğimiz kesişimsellik, kapsayıcılık konularında sınıfta kalabiliyor. Hatta bazen ideolojimizi etkileyen kişiler, tanınmış isimler de olmayabiliyor. Örneğin Türkiye’den 2015 yılında kaybettiğimiz Boysan Yakar ve Zeliş Deniz, çok az tanışsak da 2014 yılında yaşamını yitiren Voltrans Trans Erkek İnisiyatifi kurucularından Aligül Arıkan, hepimizin hayran olduğu aktivist ve DJ Şevval Kılıç, bize feminist yayıncılık konusunda cesaret veren Güldünya Yayınları ve maalesef yayın macerası kısa süren Ayizi Yayınları ekipleri aklımıza ilk gelen isimler. Dünyadan ise Audre Lorde, Bell Hooks, Leslie Feinberg, Maggie Nelson, Alok V. Menon’un yazılarının ve aktivizmlerinin bizi etkilediğini söyleyebiliriz