Bir Yitimin Koreografisi -(Depresyon Demokratik Bir Eylem.)

Sen misin? Gölgeden çıkar mısın? Seni görmek istiyorum. Gecenin irini içerisindeyim, dalgaların şahlanışı ertesindeyim, sabah ezanın sabâ makamında müezzinin ses tellerinde asılanım, neredesin? Kimsenin gölgesi içerisinde Hiç’lik ile var kılanınım; peki, Tanrı beni yaratarak ne sunmuştur meydana? Meydan boş, tellal oyunda… Ah! Unutuyor idim, neredesin? Ah! Sizler, kurban olduklarım, neredesiniz? Ankara Gar’ı, Suruç veyahut Gezi; müebbette misiniz? Bir mülteci kampında muhayyelde misiniz?

            Ah! Sevgilim, n’asıl idi? “Sana koşuyorum bir vapurun içerisinden/ ölmemek, delirmemek için.” Şiirler karalıyorum, kitaplara dağılıyorum; yokluğunun paranoyası ciğerlerimi dağlıyor. Peki ben dağlarda inzivaya çekilen bir derviş miyim? Halvete giren, halvette yiten dedem ne için ölmüştür? Tanrım, bağışla. Çok sevdim, anla!

            Kapalı kapılar içerisinde içki meclisleri biçiminde tokuşturulan kadehler şimdiye fırsat sunuyor, ben ise şimdiden kaçıp geçmişe sığınıyorum. Ah! Geceler. Geçirdiğimiz geceler, şarap kokan evler, tellendirilen sigaralar, kedi mırıltısı veyahut polis sirenleri! Söyle sevgilim söyle! Ters kelepçe nezarethanede Ece Ayhan mı bağırayım? Edip Cansever mi? Nilgün Marmara mı? Nezarethanenin duvarlarına, Kıraathane’nin salonlarına resmini karaladım. Kara göründü! Kara göründü! Tayfalar yerine, kaptan dümene. Karada gördüğüm sen misin sevgilim? Bacımı koyvermeyen şizofreni mi?

            Terli atlar ile geliyor üzerime, karanlık. Yattığım yatak zindanım. Annemin ölümü, babamın yitimi ile yürüdüğüm yollarda dikenleri batırdım bendime. Senin gözyaşı denizinde yüzdüm, güneşlendim… Geçtim seni düşündüm, kendimden geçtim amma peki ya senden? Beyoğlu’nun arka sokaklarında iri yapılı adamların çektiği esrarda ve dahi saldıkları dumanda siluetini gördüm.

            Şakaklarım dövmeli ve kanlı, beynimi delip geçen kurşun duvara saplandı. Aynada yansımamı gördüm; gördüm ve öldüm. Ölümümde seni gördüm; merasimde toprağıma ektiğin güllerin dikenleri battı bedenime. Ah! Liman yandı, gemi battı. Tanrım, benim insan! Tanrım, öldüm, kurtar!

            Artık başlamalı mıyım hayata? Yürümeli miyim sokaklarda? Hayır! Sürünmekteyim. Ne yapmalıyım dikenler bu denli batmış iken bedenime?.. Evden çıkamaz iken, durasız seni çağıran sesler beynimde zonklar iken… Kolay mı yürümek? Söyle sevgilim söyle! “Duvarda asılı olan tüfek oyunun sonunda mutlaka patlar,” imiş. Tüfek patladı, bedenim dağıldı; sen gelmedin, ben ise yittim.