Başlangıç cümlesini Ocak ayı kitabımız Adınla Çağır Beni adlı romandan alan bir öykü.
Birisinin hoşça kal demek için “daha sonra” sözcüklerini kullandığını hiç duymamıştım. Sinema salonun sıcaklığından kurtulup, sis inmiş sokaktaki tek ışık kaynağının altında, yüzlerini asla hatırlamayacağım insanların konuşmasının bitmesini beklerken yanımıza gelmişti. Birbirine bastırıp sıkıştırdığım çarpık dişlerimin altında kasılan boynum, onu görünce kaynar suyla buluşmuş gibi gevşemişti aniden. Hayatımda gördüğüm en güzel yüz karşımda duruyordu işte. Farklı diyebilecek hiçbir özelliği yoktu belki ama beni birkaç saniyede kendine esir eden ela gözlere sahipti. Grupta tanıdığım tek insana yan gözle baktım, onu görünce küçük bir kafa selamı verdi. İsmini söylemedi. Şu an zihnimde bulanık olan insanların yüzüne tek tek baktım. Sevinç nidalarıyla onu selamlayanlar vardı. Gülümsemesi, o kaynar suyu göğsümden bacaklarıma taşırmıştı. Herkesi gülümsetmeyi başarıp sohbete renk katmıştı adeta. Onca insan içinde nasıl bu kadar parıldayabiliyordu. Kafamı göğe kaldırdım. Sokak lambasının çevresine harelenmiş parça karlar yüzüme yağıyordu. Yanında duran her bir insana sıcaklıkla temas edip içten konuşuyordu. Bana bakmadı diye düşündüm içimden. İşte şimdi o kaynar su, vücudumun her bir organını eritip bulamaç haline getirmişti. Komple bir boşluktan oluşuyordum artık. Sadece havanın ağırlığını yüzümde hissediyordum. Kendime verdiğim değerin sokak lambasından dökülen karlar kadar hızlı düştüğünü hayal ettim. Bu kadardı işte. Aynı dersi aldığım ve sadece birkaç cümle kurduğum tanıdığım da benden soyutlandığında, yapamayacağımı fark ettim. “Görüşürüz arkadaşlar,” dedim kendimden emin bir sesle. Geri dönüp otobüs durağına yürüdüm. Buz gibi demir oturağa oturdum. Ağlayamam dedim kendime. Sonra uzaklardan geldiğini gördüm. Organlarımın ayaklandığını, yerlerine yerleştiğini ve kan akışımın son sürat devridaim ettiğini hissettim. Yanıma oturdu, birkaç saniyelik sessizlikten sonra, “Sen az önce bizim yanımızdaydın değil mi? Seninle tanışmadık,” dedi. Kafamı salladım. Ağzımı açmama zaman kalmadan bir otobüs durağa yanaştı. “Buna binmem lazım. Memnun oldum. Daha sonra,” dedi ve otobüse atladı. Daha sonra. Bu tanışmanın bir sonrası olacağını düşünmüyordum. Hoşça kal da gayet umut dolu olurdu. Hoşça kalabileceğimi de düşünmüyordum çünkü. Otobüsün karlı yolda yalpalayarak gidişine baktım. Kırmızı ışıkları yanıp sönen araç sağa saptı ve uzaklaştı. Elveda denilebilirdi belki. Eğer şu hayatta mucize diye bir şey varsa daha sonra belki yine karşılaşırdık. Daha sonra.