MUTLULUK ARAYIŞIMIZDA DİSTOPYALAR

Genç Okurlar Genç Yazarlar programından yeniden merhaba! Pandeminin dayattığı koşullara alışma sürecinde bloğumuzu biraz ihmal ettik ama artık tekrar karşınızdayız. Bu dönem neler yapacağımıza değinmeden önce, geçen dönemin kısacık bir özetini geçelim: 2021 yazında çevrim içi yürüttüğümüz atölyemizde, Aslı Tohumcu ve Serkan Gülpınar eşliğinde öykülerde insanlık hallerinin izini sürdük. Bu yolculukta Peride Celal’in Melahat Hanım’ın Düzenli Yaşamı, Sevgi Soysal’ın Barış Adlı Çocuk ve Burçin Tetik’in Annemin Kaburgası adlı kitapları elimizden tuttu, bize kılavuzluk etti. Salgının, karantina ve kapanmaların en sert, en karanlık dönemini arkamızda bırakarak 2022’ye girerken, hayatlarımızın okuduğumuz, seyrettiğimiz distopyalara benzer bir hal alması zihnimizi epey meşgul etti. Bunun üzerine rotamızı distopyalara çevirelim dedik ama elbette ki kalbimizi karartmadan! 2022 kış sezonunda Aslı Tohumcu ve Suzan Demir yürütücülüğünde, “Mutluluk Arayışımızda Distopyalar” başlığı altında buluşmaya karar verdik. Distopyaların tarihsel gerçeklik ve kurmacayla ilişkisinden yola çıkarak umuda giden bir yol arayalım istedik.

İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği düşünebilmesi ve hayal kurma becerisiyle daha iyi bir yer arayışında olması. Antik Yunan’dan bu yana daha iyi bir dünya tahayyülünde değişiklikler olduysa da, insanoğlu bu hayalin peşini asla bırakmadı. Platon’un çağının sorunlarına ve çöküşüne yol gösterme niyetindeki Devlet’i ve Thomas More’un Ütopya’sından başlayarak farklı farklı ‘en iyi yer’ler hayal edildi. Yaşanabilecek en kötü yer anlamına gelen distopya da, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin, toplumun alt tabakasının zararına olabileceği endişesini taşıyan yazarlar tarafından bir edebi tür haline getirildi. Bu sezon Genç Okurlar Genç Yazarlar programında referans aldığımız üç distopyanın (Aldous Huxley’den Cesur Yeni Dünya, George Orwell’dan 1984 ve Zamyatin’den Biz) ortak özelliği, güçlü ve sorgulanamaz hükümetleri eleştirmek, bilimsel gelişmelerin insanlığın önüne geçmesini engellemek ve okuyucularını bu konularda uyarmaktır.

Distopya, kusursuz bir toplum ve sistem arayışının eleştirisidir. Distopyalar günlük gerçeklerden ve hayatın anlamından bağımsız değildirler. Teknolojik gelişme ve ilerlemelerin ütopyaların yaratılmasına katkıda bulunması gibi, 19. yüzyılda da bazı yazarlar birtakım gelişmeleri kötü bir geleceğe gidiş olarak yorumlamışlardır. Bunda elbette bu süreçte yaşanan büyük savaşların da etkisi olmuştur. Bu romanlardan Genç Okurlar Genç Yazarlar olarak üzerinde çalışacaklarımıza bakarsak… 1921 yılında Yevgeni Zamyatin tarafından yazılan ‘Biz’, makineleşen insana dair bir bilim kurguyken, George Orwell’ın 1984 romanı totalitarizm karşıtlığını anlatır. Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı ise bilimsel gelişmelerle beraber, sanayi toplumunu ve kültürel değişimleri eleştirmiştir. Biz de bu üç romanın yanı sıra yapacağımız yan okumalarla iktidar ilişkilerini, çağdaş distopyaların bilim kurguyla bağını, fantastik edebiyata etkisini sorgulamaya çalışacağız. Mutluluk, eşit bir yaşam arayışı, daha iyi ya da daha kötü yerler üzerinden içinde bulunduğumuz günleri bu şekilde ve birlikte yeniden okuyabileceğimizi umuyoruz.