Annenizin sadece bir anne olmadığını ne zaman fark ettiniz? Ben 13 yaşındaydım. Kendi kadınlığımı fark etmeden, annemin kadınlığıyla yüzleştim. Annem kırmızı saçları, yeşil gözleriyle her yerde buradayım derdi. Annesinin gölgesinde büyümüş bir çocuktum. Anlatıyorum bunları çünkü artık içime sığamıyorum. Ben 13 yaşında annemin sadece anne olmadığını, bir kadın olduğunu öğrendim. Annemden tiksinmem o güne mi denk geliyor, işte oralar biraz karışık. Travmalar diyorlar, fark etmeden yiyip bitirir içinizi. Annemin bana bıraktığı travma ben rahmine düştüğüm gün başladı. Annemle tek bir ortak yanımız vardı. Acılarımız. Annem kırmızı saçlı, çimen yeşili gözlü, bembeyaz tenli annem. Herkesin biricik sevgilisi. Babamın biriciği. Biricik diyorum çünkü annem gerçekten biricikti, şahsına münhasır. Onun olduğu yerde hepimize bir gölge düşerdi. O konuşurdu, hepimiz dinlerdik. En çok babam dinlerdi ama sadece dinlemesi yetmedi. Annem ateşli sevişmelerin kadınıydı, babam ise sadece misyoner. Nerden biliyorsun demeyin, işte bazı şeyleri zamanla anlıyor insan.
Annem, canım annem. Sana bir mektup yazmak isterdim. Her şeyi anlattığım, her duygumu tanımladığım ama biliyor musun takatim yok. Normal olmadığını biliyordum da böylesi olduğunu bilmiyordum. Böylesi neydi? Normal neydi? Deme işte, bakma bana o kadar yargılayıcı. Öyle böyle, normal anne olmayan, çocuğunu doyurmayan, temizlemeyen, kocasını sevmeyen anne. Sen başka şeyleri severdin. Bizim sınıftan Mert’in annesini mesela. Onu çok severdin. Onun saçlarını severdin, memelerini severdin. Beni ve babamı sevmezdin. Seninle acılarımız ortak dedim çünkü senin de en büyük acın rahmine düşmemdi. Sonradan öğrendim ölmemi istemişsin anne, her annenin çocuğunu sevmek ve istemek zorunda olmadığını yirmilerimde anca kabullendim. Anne biliyor musun? Benim de rahmime istemediğim bir sperm düştü. Ben senden cesaretliydim anne, onu söküp atabildim. İstenmediği bir hayata zorlamadım onu.
Anne, seni o gün gördüm ya Mert’in annesiyle, anlamadığım bir şekilde içime su serpildi. Su serpilmesi, ferahladım yani anne. İçimin yangını, 13 yaşında anlatamadığım kalbimi sıkan el, o gün rahat bıraktı beni. Bir anda oldu. Önce karıncalanma gibi başladı, sonra cooos söndü her şey. Mert biliyor muydu, anne ya da babam farkında mıydı olanların. Babam neden hayalet gibiydi, neden hiç cesaret edemedi, cevabından mı korktu, gitmek mi istiyorsun demek o kadar zor olmamalıydı. Üç hayat mahvoldu anne. Benim, senin ve babamın. Sizin korkaklığınızın bedelini ben ödedim anne. Babam her akşam kendi evine misafir gibi girerdi anne, öyle yavaş yavaş, ses çıkartmaktan korkarak. Sen babam için değildin anne, sen hiçbir erkek için değildin.
13 yaşındaydım anne, siz bizi bilgisayarla oynuyoruz sanıyordun, bir anlığına yanınıza geri dönmek istedim. Başkaları varken beni görürdün çünkü anne, beni görmen o kadar mutlu ediyordu ki beni, hayalet olmadığımı kendime kanıtlamak için yanına geri gelip saçmasapan sorular sormak istemiştim. “Anne yarın okula gitmesem mi?” diye sormak istedim mesela sana. Geldim anne ben o gün salondaydım. Sen Mert’in annesinin memelerini okşarken, kulağına fısıldarken ben kapı kenarındaydım anne. Ben senin hayatında görünmezdim, yine beni fark etmedin anne. Senin normal olmadığını biliyordum da o gün emin olmuştum. Sana nefretim o gün mü başladı bilmiyorum anne, ama kendimi suçlamam o gün bitti. Sen hastaydın, babamın seni bırakamamasının sebepleri vardı. Beni sevememenin sebepleri vardı. Senden nefret mi ettim, acıdım mı bilmiyorum. En çok kendime üzüldüm, normal bir annenin çocuğu olamamama üzüldüm. Hayat Bilgisi kitaplarında anlatılan mutluluk sıçan ailelerden olamayışımıza üzüldüm. Senin gidişinden sonra babam alkolle evlendi. Seninle olduğundan daha güzel bir evlilik yaşadı. En azından ölene kadar mutlulardı. Her gece beraber yemek yerlerdi. Hep yanı başındaydı.
Ben senden sonra babam için de var olamadım anne. Hayatım boyunca kimse için var olamadım. Anne sanki herkesin koltuğu belliydi ama ben hep ayaktaydım, bir yer boşalır da biri bana yer verir diye bekliyordum. Sayısız değer görmediğim ilişki yaşadım, mutsuz adamlarla birlikte oldum. Mutsuzluğumu büyütmeye çalıştım. Mutsuzluk, umutsuzluk içimde büyüdü ben oldu artık. Geldi karşıma oturdu. Anne bu mektup sana değil. Ne sana yazdım ne başkasına, işte bu sefer kendime yazdım. Kendim için bir şeyler yaptım. Hoşça kal anne, hoşça kal dünya…