Yanmaktan usanmazam pervane miyim bilmem,
Hiç sonumu saymazam, divane miyim bilmem.
-Aşık Nuri.
Ayağıma kadar gelen fırsatı nasıl kaçırdım, bilmiyorum.
Yüklüğü açtım, bir resim var idi, kırık dökük, öptüm; geçmişim kaybolmuştu. Lakin geleceğimi kendim kuracak idim, başaramadım. Kırık-dökükleri onarır iken temeli temelsiz atmış idim. Deprem mi oldu, yok ise ruhum mu enkazda? Enkazın altında kaldım, annem şizofreniye müptela oldu, babam kendini astı… “Hakk” mıdır? Şimdi düşmenin düşüş paranoyasında naralar atmaktayım. Enkaz altında kalan ilk-gençliğimde resmin ile yattım. Ayağıma kadar gelen fırsatı ben kaçırdım; şimdi ise urganı hazırladım, yağladım… Nefesim kesiliyor, nefsim kötülüğü emrediyor, az bir zaman kaldı, öleceğim, biliyorum; kayıpların ertesinde doğada senin ile karşılaştım, sen misin?
Korkuyorum, ölmekten korkuyorum. Elimden gelir ise, elimi elinden kurtarır idim; bir sana bir de ellerine inanır idim, neredesin?
Yüklüğü açtım, yüklükten kutsal kitabı çıkardım; okudum, okudum ve tekrar yazdım. Tanrı mıyım? Dağlarda kavga veren arkadaşlarımın acısı ile yandım; bir afettir bu sevgilim, doğalın doğasında deliler gibi geçmişimi yaktım. Şimdi cezaevi duvarları ile resmini yapmaktayım, çıktıktan sonra mezarına varacağım, aşkın beni Abdal eyledi, pir oldum sevgilim, şekle vardım, Tanrı olarak gözüktüm. Tanrı’ya vardım ama sana varamadım.
İkrarım sen idin sevgilim, şimdi neredesin? Saçmalıkların doğasında doğa ile kavuşanım… Söyle sevgilim söyle! Aşkın serüveninde çıkmaz sokak ile karşılaştım. Eli kanlı militanın hışmına uğradım. Ölmeden önce ölmek ile karşılaştım. Karşıma seni aldım, plakta Müzeyyen Senar açtım, kadehlere rakı kattım, senden sonra sevgilim kendimi astım.
Sen ölmeden sevgilim, devlet yanlış sela okudu, yanlışlık ile atıldı toprak mezarına… Sen ölmedin, resmin hâlâ konuşuyor sevgilim. Delirdiğimi zannediyor Devlet Beyler; haplar, otlar, boklar veriyorlar. Ne imiş, “Sen benim dinim…” imişsin, ne imiş “Sen benim devletim…” imişsin! Ben senden başka ne din ne de devlet bilirim Münevver. Kayboldum Münevver, duvarlara afiş as, seslen megafon ile arş-ı cehennemde; Söyle Münevver, söyle! “N’asıl unutulur düşünmek?”