Birbirimize söz vermiştik.
- Birbirimizden hiç ayrılmayacağız.
- Erkeklerle konuşmayacağız.
- Asla evlenmeyeceğiz.
Maddeler bu kadar değildi fakat esas bunlardı. Bizi birbirimize sonsuza kadar bağlı kılacak ve dışarıdaki bütün tehditlere karşı koruyacak maddelerdi bunlar.
Mahalledeki caminin bahçesindeydik. Annem son kez sormaya gitmişti cami imamına. Bir başka arkadaşının günahıymış gibi anlattığı ama aslında bütünüyle kendisine ait olan günahın vebali nedir diye sormaya.
– Hocam cezası nedir bu günahın? Nasıl olur da Allah’ın yasak kıldığı bir aşkın pençesine böyle düşer de kurtulamaz insan? Söyleyin hocam, kaçıncı katına layık düşer cehennemin bu günah?
– Büyük, çok büyük günah! Allah bir kavmi helak etmiş sırf bu günahtan. En iyisi sen o arkadaşını bir bana getir, okuyup üfleyeyim Allah’ın kelamı ile!
Okuyup üfleyecekmiş! Yalayıp yutarım desene hayvan!
Annem çaresiz bir bakışla ayrıldı imamın yanından.
– Gel anne şöyle. Ne olmuş ne diyor?
– Günah, çok büyük günah diyor, ne diyecek!
– Aman anne! Böyle şerefsiz bir adamın yeri cennet mi yani? Sen dememiş miydin Hatice teyzenin kızı buna gitmiş okuyup üflemesi için, sonra bu şerefsiz de onu taciz etmeye çalışmış diye?
– Ben ne bileyim kızım. Vardı da öyle bir şey. Doğrulamadı kimse. Dedikodu kaldı öyle. Kız da bir şey demedi ısrarla sormalarına rağmen sonrasında.
– Anne bırak Allah aşkına! Irz düşmanına bak sen ya, kim bilir nasıl tehdit etti kızı?! Hem sen zaten ne diye soruyorsun bu adama. Ben söyleyeyim sana. Yok bir günahın! Günah yaptıklarında değil. Günah sana. Günah annem benim. Bırak artık sana acımayan Allah’tan yardım dilemeyi, af dilemeyi.
– Sus kız! Deme şöyle. Tövbe tövbe!
– Şimdi bırakalım anne Allah’ı bir kenara. Gel bana söz ver. Madem bizim birbirimizden başkamız yoksa. İki kadınız. Baba denilen adamdan tek bir hayır görmemişsem babalık adına, sen de kocalık adına. Bağlandıksa hemcinslerimize aşkla! Ne evlilik! Ne evlilik erkekle olandan yana! Yaşayalım birbirimiz için. Birbirimizle. Var mısın?
Güldü. Günah annem. Günah sana.