Düşünceli Bir Gece

Aşk bir ifrittir. Ondan bir an önce kurtulmayı kim istemez? Kim inandırdıysa insanları aşkın güzel bir şey olduğunu milatlar öncesinde, şu an arafta buzdan alevler içerisinde can çekiştiğine eminim. Sakınmalı insan kendini. Bu kadar kucaklayıcı, kendinden başka, kaç kişi tanımışsındır ki? Denizin büyüleyici ölümcül varlıkları denizkızına benzer aşk. O mahluklar gibi, tüm efsunuyla insanları denizin derinliklerine çekip boğar her zaman. 

Kesik, çürük ya da kırık acısı da nedir ki? İnsanın bir kere yüreği deşilmeye görsün, o oyuk bir türlü kabuk tutmaz. Aksine, kalbi mesken tutan kurtlar her saniye daha da oyar insanın içini. Belli bir süre sonra keskin acı değil, daimi süren ince bir sızı kaplar vücudu. Zehirli atık gibi gözlerden, sözlerden dökülür gider. Kendini herhangi bir boşluktan atmaya ramak kala zamanla eş dost yanında olur. Birkaç ay sonra bakmışsın sen, oyuk ve kurtlar aynı bedenin içine hapsolmuşsunuz. Her bir oda ve koridor dolup taşmış sabırsızlık balçığıyla, boğmuş zerrelerini. Dayanamayan kurtlar da olmuş tabii bu manzaraya. Onlar da çekip gitmişler. Hayatına yörünge olduğun insan gitmiş, birkaç kurdun gitmesi de işten mi? Oyuğun yerine kar yağar, don olur, ısıtmaya çalışırsın. Sokaklarda böğrüne yediğin ayazı umursamadan kendine bir sıcaklık ararsın. Bulamayınca dönersin yatağına geri. Camı pencereyi de açık unutmuşsun tabii. Yağmış lapa lapa kar yatağına. Gözyaşlarının tuzlu sıcaklığında ısınmaya çalışırken sağ elin diğer eline düşer. Tanıdık bir his filizlenir elinde, kalbinde ve oyukta. O an, anlarsın. Sen ne zamandır yalnızsın?