Katil

Babamın nasıl öldüğünü öğrendiğim gün, onun öldüğünü öğrendiğim günden daha acıydı. Katiliyle aynı yatakta yatarken, sırtımı dönmüş bu durumdan nasıl çıkacağımı, onun intikamını nasıl alacağımı düşünmeye başlamıştım. Nefesinin sıcaklığını ensemde hissederken göz yaşlarımın tuzlu tadı dilimin ucundaydı. Dönüp, kafamın içindeki senaryoyu gerçekleştirmemek için ayaklarımı bile sıkarak kendimi tutuyordum. Bedenim kaskatı kesilmişti ve kıpırdamadan durmaya devam ediyordum.

Babamın sırtından içeri giren bıçağı onun sırtında hayal ettim. Aynısını yaşayacaktı, yaşamalıydı. Yatak odasından mutfağa en kısa yolu kafamda canlandırdım.

En keskin bıçağı seçtim, kalbini deliverecek noktayı belirledim. Hepsi hayalimde gözümün önündeydi. Arkamı döndüm, sırtına sarıldım düne kadar âşık olduğumu düşündüğüm adamın. Az önce belirlediğim, kalbini parçalayacak noktadan öptüm. Uyurken oldukça huzurlu, küçük bir oğlana benziyordu. Aynı noktayı tekrar öptüğümde sol yanağındaki gamzesini belirginleştirecek şekilde gülümsedi. Onu gülerken gördüğüm ilk zamanı düşündüm. Nasıl oldu da yastığıma sakladığım bıçakla kalbini deşmeyi hayal edebildiğime şaşırdım.

Her şeyi bildiğimi biliyor muydu, onu da bilmiyorum. Hiçbir zaman sebebini öğrenemeyeceğimden emindim. Bakışlarımı gülümsemesinden gözlerine kaydıramıyordum. Bıçağın soğukluğunu hissetmeme rağmen korkuyordum.

Gözlerine bakarken konuşmaya çalıştım gözleriyle. “Neden?” diye sormak istedim sessizce. “Neden?” diye bağırdım gözlerimle. Bir yandan, içimde yayılmaya başlayan soğukluk bedenimi titretiyordu.

Bunu yapabilecek miydim? Düşünmeden edemiyordum. Neden yaptığını öğrenmem gerekiyordu. Komodinin üzerinde duran telefonuna davrandım. Şifresi belli, “1111” hiçbir şeyi saklamaz, babamın katili olması dışında.

Bir şeyler bulma umuduyla mesajlarına girdim. Oldukça tanıdık, fakat orada olmaması gereken bir isimle karşılaştım. Terapistim. Beni zorla götürdüğü, üzerimde deli saçması şeyler deneyen bu manyakla ne konuştuğunu merak ediyordum. Sohbeti açtım, “son hipnoz seansı… bastırılmış travma… unutma… istismar…baba”

Telefonu acı bir çığlıkla elimden düşürdüğümde artık uyanmıştı. Hala elimde olduğunu fark etmediğim bıçağın keskin sırtı ise avcumu yararak kemiklerime dayanmıştı. Loş odada gözlerimin “Neden?” çığlıklarına cevap bulduğum sırada, katilin de kurbanın da artık kim olduğunu bilmiyordum.